bulaşıcı hastalıklar,

Bağışıklama

Prof.Dr. Osman Hayran Prof.Dr. Osman Hayran Abone Ol Mar 21, 2019 · 1 dakikalık okuma
Paylaş

Bağışıklama; insanların çeşitli enfeksiyon hastalıklarına karşı, adından da anlaşılacağı gibi, “bağışık” yani “dayanıklı, dirençli” hale gelmesidir. Bunu çeşitli şekillerde gerçekleştirmek mümkündür.

Bağışıklamayı başlıca iki grupta topluyoruz: Doğal Bağışıklama, Yapay Bağışıklama.

Doğal Bağışıklama; dışarıdan herhangi bir müdahale olmadan insanın doğuştsn ya da kendiliğinden birtakım hastalıklara bağışık hâle gelmesidir.

Yapay Bağışıklama ise dışarıdan birtakım müdahaleler ile bazı hastalıklara karşı bireyin dirençli hâle gelmesidir. Doğal ve Yapay Bağışıklama’yı da kendi içinde ikiye ayırarak inceliyoruz: Aktif Bağışıklama, Pasif Bağışıklama.

Doğal Bağışıklama’nın Aktif ve Pasif’i şu şekilde oluyor. Doğal Bağışıklama’nın Aktif’inde; hastalık geçirildikten sonra edinilen bağışıklama aktif bağışıklama oluyor yani vücut hastalık ile hastalık etkeni ile tanışıyor, onla mücadele ediyor, onu alt ettikten sonra artık ona karşı bağışık, dirençli hâle gelmiş oluyor. Aktif olarak bu mücadelede yer aldığı için Doğal Aktif Bağışıklama diyoruz buna.

Doğal Pasif Bağışıklama ise; insanlar doğduğunda bazı insanlar yapısal olarak bazı hastalıklara dirençli, bağışık olabiliyor. Ya da örneğin her yenidoğan, annesinden kendisine geçen bağışıklama hücreleriyle, maddeleriyle yenidoğan döneminde birtakım hastalıklara karşı dayanıklı, dirençli, bağışık oluyor. Buna da Doğal Pasif Bağışıklama diyoruz.

Yapay bağışıklamaya gelince onu da Aktif ve Pasif diye ikiye ayırıyoruz. Yapay Aktif Bağışıklama’nın tipik örneği; aşılar oluyor. Aşı dediğimiz biyolojik maddeleri insanların vücuduna vererek immun yani bağışıklama sistemini harekete geçiriyoruz. Bunlar bazen o hastalığın etkenlerinin antijenleri dediğimiz birtakım kimyasal maddeler olabileceği gibi o enfeksiyon hastalığını yapan mikroorganizmaların zayıflatılmış bir türü de olabiliyor. Aşılar vücuda girdiği zaman bağışıklık sistemi harekete geçtiği aktif hale geldiği için buna karşı vücudu savunmak amacıyla bağışıklama hücrelerini ya da proteinlerini üretmeye başlıyor ve Yapay Aktif Bağışıklama sağlamış oluyor. Yapay Pasif Bağışıklama’da ise insan vücuduna yine korunmak amacıyla enfeksiyon etkenlerini ya da antijenlerini vermek yerine bu antijenler ve etkenler için başka insan veya hayvan vücudunda oluşmuş olan serum adını verdiğimiz antikorları naklederek onları bağışık hâle getiriyoruz. Yani insanın kendi bağışıklama sistemi bunları üretmiyor. Ama başka vücutlarda üretilmiş olan maddeleri insanın vücuduna vererek insanı bu hastalıklardan korunmalı ve bu hastalıklara karşı dirençli hale getiriyoruz ve buna da Yapay Pasif Bağışıklama adını veriyoruz.

Duyuru listesine kaydol
Yeni eklenen kavramlar doğrudan e-posta kutuna gelsin!
Prof.Dr. Osman Hayran
Prof.Dr. Osman Hayran Abone Ol
İzmir Maarif Koleji, Ankara Fen Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra aynı üniversitede Halk Sağlığı ihtisası yaptı. Zorunlu hizmetini Kocaeli Sağlık Müdürlüğü’nde tamamladı. 1988 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalına geçti ve aynı yıl Halk Sağlığı doçenti, 1994 yılında da profesörü oldu. Bir süre Dünya Sağlık Örgütü’nce Ankara’da oluşturulan Sağlık Politikaları Proje Ofisinin Direktörlüğünü yaptıktan sonra 1995 yılında Marmara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi’ni kurmak üzere Dekan olarak görevlendirildi. Dekanlık görevini 2006 yılına kadar sürdüren ve 2008 yılında Yeditepe Üniversitesine geçen Hayran, Yeditepe Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Hayran, halen Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi olarak görevini sürdürmektedir.