Genel Sağlık kapsayıcılığı; türkçemizde kullandığımız kavramlardan biri. Aslında Universal Health Coverage teriminin türkçeye aktarılmış şekli. Bunu bazen Genel Sağlık Sigortası bazen Evrensel Kapsayıcılık bazen Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı gibi ifade ediyoruz. Aslında bu kavramdan ziyade neyi kast ettiğimiz önemlidir.
Genel Sağlık Kapsayıcılığı aslında toplumda var olan nüfusun hemen hemen hepsinin yani maksimal düzeyde sağlık güvencesine kavuşmuş olmasıdır. Sağlık güvencesi diyince bir finansman yönünden kavuşması ikincisi erişim yönünden daha da önemlisi çıktılar yönünden bu güvenceye kavuşmuş olmasıdır.
Bu açıdan Genel Sağlık Kapsayıcılığı üç basamakta ele alınır:
Birinci basamak aslında tamamen hacimle ilgilidir, nüfusun ne kadarının kapsandığının cevabıdır. Nüfusu kapsama oranı ne kadar büyükse -yani bu en ideali %100’ünü kapsamaktır- Genel Sağlık Kapsayıcılığı o kadar güçlü demektir. Ama bu yalnızca bir boyutu ifade eder. Nüfusu kapsamış olmak, o nüfustaki bireylerin bütün sağlık hizmetlerine eriştiği anlamına gelmez çünkü sağlık hizmetine erişimin de ayrı bir sorun olduğunu düşünmek lazım. Bu yüzden gerek fiziksel erişim gerek altyapı, insan kaynağının varlığı ile ilgili sorunları aşarak hizmetin tüm topluma sunuluyor olması lazım. Hangi hizmetin dersek işte burada da hizmetin kapsayıcılığı karşımıza çıkar. “Teminat Paketi” dediğimiz hangi hizmetlerin toplumun hepsine sunulduğu karşımıza çıkar. Bu ikinci boyutudur. Nüfus boyutu birinci, hizmet boyutu ikinci boyutudur. Ama Genel Sağlık Kapsayıcılığı’nın belki de bugün için göz ardı edilen en önemli boyutu; sadece kapsamına alınan yani şemsiye altına alınan insanlar değil sadece hizmet kalemi içinde sayılan hizmet parametreleri değil bunların sonunda toplumun ne elde ettiği, insanların sonunda ne kadar sağlık kazandığı, yani çıktılarıdır. Dolayısıyla kapsamın nihai hedefi sağlıklı bir toplum elde etmektir. Toplumun bu sağlık hizmetinden, kapsayıcılıktan ne kadar verim elde ettiği ne kadar çıkar sağladığıdır. Dolayısıyla bu üç basamak sağlandığı zaman ki artık bu ideal bir sağlık kapsayıcılığından söz edebiliriz.
Tabii ki elimizde dünyadaki var olan örneklerden hiçbir zaman için bu kadar ideal değil. Sağlık kapsayıcılığında finansman modeli gelen vergilerden finanse edilen milli sağlık sistemleri mi, prime dayalı sistem mi, doğrudan prime dayalı sistemler mi, dolaylı prime dayalı sistemler mi bu aslında sağlık kapsayıcılığının detaylarıdır, ana fikrini oluşturmaz. Burada kullanılan finansman yöntemleri ayrı bir konudur. Ama toplumların özellikle sağlık sistemlerinin hedefi Genel Sağlık Kapsayıcılığını en ideal bir şekilde gerçekleştirmektir. Türkiye’mize döndüğümüzde Türkiye’de Cumhuriyet döneminde ilk yıllardan başlayarak bilhassa 40’lı yıllardan sonra belli toplum kesimlerinin kapsanması şeklinde küçük küçük sigorta modelleri çalışılmıştır. Daha sonra Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağkur, Emekli Sandığı bunların hepsini düşündüğümüzde yine çalışan belli nüfus kesimlerinin, belli sınıfların sosyal güvenceleri söz konusu olmuştur. Ancak bunlar dikkat ederseniz sosyal güvencelerdir. Bunların teminat paketleri, yararlanımları eşit değildir. Örneğin; Yeşil Kart programı bile sosyal güvence modelidir kısmen, yoksul kesim için ancak onun teminat paketi olarak kapsayıcılığı çok değişkendir. Ta ki Sağlıkta Dönüşüm programı içinde Genel Sağlık Sigortası yasası çıkana kadar bunlar parçalı, fragmante ve birbiriyle eşit olmayan kapsayıcı modeller olarak devam etmiştir. Türkiye’de Genel Sağlık sigortası yasası ile beraber herkesi kapsayan, sağlık şemsiyesi kurulmuş oldu. Tabi ki bunun kapsadığı hizmet portföyü ve çıktıları zamanla daha çok gelişecektir diye düşünüyorum.